Eser Açıklaması

Vadiköy'de Sonbahar, 50X70 cm tuval üzerine yağlıboya Ekim 2024, Tarık Aral imzalı, çerçevesiz

Detaylar

  • Araç Yağlı Boya
  • Materyal Kanvas
  • Eser Orijinallik Durumu Özgün
  • Konu Doğa, Manzaralar
  • İmza İmzalı
  • Çerçeve Çerçevesiz
  • Tarz Diğer, Realizm
  • Renk Kırmızı, Sarı, Turuncu, Yeşil
  • Rozet Asmaya hazır, En uygun fiyatlı sanatyapıyo'da, Sadece sanatyapıyo'da
  • Yapım Yeri Batman
  • Yapım Yılı 2024

VADİKÖY'DE SONBAHAR

Tarık Aral

Yağlı Boya / Kanvas

50 x 70

2,625
TRY

En kısa sürede size dönüş sağlayacağız.

Mesaj eklemek isterseniz buraya tıklayın.

*Cevap vermemiz genellikle 24 saatten daha kısa sürer.
Ortalama 2 iş gününde kargoda
Ücretsiz 14 gün iade
Özgünlük belgesi ile birlikte gönderilir.

Eser Açıklaması

Vadiköy'de Sonbahar, 50X70 cm tuval üzerine yağlıboya Ekim 2024, Tarık Aral imzalı, çerçevesiz

Detaylar

  • Araç Yağlı Boya
  • Materyal Kanvas
  • Eser Orijinallik Durumu Özgün
  • Konu Doğa, Manzaralar
  • İmza İmzalı
  • Çerçeve Çerçevesiz
  • Tarz Diğer, Realizm
  • Renk Kırmızı, Sarı, Turuncu, Yeşil
  • Rozet Asmaya hazır, En uygun fiyatlı sanatyapıyo'da, Sadece sanatyapıyo'da
  • Yapım Yeri Batman
  • Yapım Yılı 2024

Sanatçı Hakkında

1979'da Diyarbakır'da doğdum. İlköğrenimi Diyarbakır'da, liseyi İstanbul Paşabahçe Ferit İnal Lisesinde 1996'da tamamladım. 2002'de Dicle Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümünden mezun oldum. Aynı üniversitede 2005 yılında yüksek lisans, 2010da doktoramı tamamladım. Bu arada 2007 yılında Dicle üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü Organik Kimya Anabilim dalı nda araştırma görevlisi olarak işe başladım. 2011de Batman Üniversitesi'ne Yardımcı Doçent Doktor olarak atandım. 2015'de doçentlik ünvanını kazandım. 2020 Batman üniversitesi Fen edebiyat fakültesi Kimya bölümü Organik Kimya Anabilim dalına profesör olarak atandım, halen bu görevimi devam ettiriyorum. Resim benim çocukluk hayalimdi. "Hem bilim adamı hem ressam olacağım" derdim bana her geleceğim hakkındaki planım sorulduğunda. İlk ve ortaokulu çağlarında çok iyi portreler çizerdim. Ama doğaya ilgim o çağlarda da hep vardı. Ancak ne yazık ki çarpık eğitim sistemimizin bir sonucu olarak lise yıllarından beri resimle ilgilenmeyi bırakmak zorunda kaldım. Üniversiteye hazırlık, sonranda mezun olma, sonunda iş bulma, sonrasında akademik kariyer telaşı derken resim iyice yok oldu hayatımdan, ama resim aşkı, resim yapma isteği hep içimde kaldı. Tabi maddi imkansızlıklar da resimle ilgilenmemin önündeki en önemli engel oldu hep. Resimle tekrar maceram 2013 yılında başladı. Herhangi bir kurs veya eğitim almadan, merhum ressam Bobb Ross 'un eğitim videolarını izleyerek ıslak üstüne ıslak tekniği ile resim yapmaya başladım. Uzun yıllar öğrenmeye harcayacak vaktim yoktu. Çok hızlı bir şekilde öğrenmeliydim. Bu yüzden bu tekniği tercih ettim. İlk 2-3 yıl sadece ıslak üstüne ıslak tekniği ile resimler yaptım. Bu tekniği iyice öğrendikten sonra klasik resim tekniği ile harmanlayarak kendi tarzımı oluşturmaya çalıştım. Resimlerimde ilham kaynağım saf doğadır. Çalışmalarımda doğa aracılığıyla özlenen bir dünyayı anlatmaya çalışıyorum. Resimlerim biraz romantik, biraz ütopik biraz da isyankârdır. Romantiktir, çünkü insansız, el değmemiş, bozulmamış doğayı, güzelliklere hitap eden ideal bir dünyayı anlatır. Biraz ütopiktir çünkü günlük hayatta sık karşılaştığımız manzaralar değil, hayalini kurduğumuz manzaralardır resimlerimin konusu. Biraz İsyankârdır resimlerim; gürültüye, betonarmeye, çarpık kentleşmeye, ranta isyan, düzene başkaldırıdır. Çoğu zaman insan yoktur resimlerimde. Hatta insandan çok az iz vardır. Bazen bir kulübe, doğa ile uyumlu bir ev veya küçük bir köy görebilirsiniz. Orada yaşayan kişi veya kişiler de benle aynı fikirdeler. İnsanlardan, erk düzeninden kaçıp doğaya sığınmışlardır. Tertemiz ince kum bir kumsal vardır mesela. Ranta açılmamış henüz, kumu çalınmamış!Küçük şirin bir köy vardır; köyde yaşayan insanlar sevgi doludur. Küçük bir komün halinde, doğa ile iç içe, bir arada yaşamayı seçmişler. Çok zevkli ve estetikten anlayan insanlar oldukları kesin. Tepeye, vadiye, yaylaya; manzarayı en güzel gören noktaya kurmuşlar komünlerini. Küçük evlerinin pencerelerinden doğayı seyrederken belki de kitap okuyor, çay, kahve veya bir kadeh şarap yudumluyorlardır. Toprağa bağlılar, ekip biçiyorlar ama yıkmıyorlar. Yolları vardır, hem de binbir çiçekli yollar. Asfalt değil, hele ki duble yol hiç değil! Düzene karşı oldukları kesin, yoksa o güzel manzaraya, göl kenarına bilmem kaç katlı evler, binalar, lüks villalar yapmazlar mıydı?! Sevgi vardır resimlerimde. Sonra saygı. Sonra cesaret. Sonra Umut....